TUI’nin kararını fırsata çevirelim…

Geçtiğimiz hafta Alman tur operatörü TUI’nin aldığı skandal karar, ülkede büyük yankı uyandırdı ve yalnızca turizm sektörü açısından değil, aynı zamanda Kıbrıs’ın siyasi ve diplomatik konumu açısından da önemli bir kriz yarattı. TUI, KKTC’ye düzenlediği günübirlik gezilerini iptal ettiğini müşterilerine gönderdiği bir e-posta ile duyurdu. Bu e-postada KKTC için “Kıbrıs’ın işgal altındaki kuzeyi” ifadesinin kullanılması, durumu daha da vahim bir hâle getirdi. Bu beklenmedik ve emrivaki karar, KKTC’de doğal olarak büyük tepki topladı ve TUI’nin Rum Yönetimi ile iş birliği içinde olduğu izlenimini yarattı.

Gelen tepkiler 

Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, “KKTC’nin statüsünü belirlemek Alman tur şirketine kalmamıştır,” diyerek bu karara sert tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ise Güney Kıbrıs’ın yasadışı bir şekilde geçişleri engellediğini belirtti. Sürpriz bir şekilde Güney Kıbrıs Otelciler Birliği (PASİKSE) de bu karara tepki göstererek TUI’nin bu adımının bumerang etkisi yaratacağını ve Güney turizmi için de olumsuz sonuçlar doğuracağını vurguladı. Aynı şekilde sosyal medyada da birçok kişi TUI’ye tepki göstererek, şirketin boykot edilmesi gerektiğini savundu ve karşıt bir kampanya başlattı.

Tüm bu tepkilerin ardından TUI günler sonra bir açıklama yapma gereği duydu ve böyle bir e-postanın müşterilere gönderildiğini, fakat bunun şirket görüşünü temsil etmediğini; sorumlu personelin de uyarıldığını ifade etti. Rum Yönetimi konuyla ilgili önce çekimser davrandı, daha sonra TUI ile bir anlaşma yapmadıklarını açıkladı. Fakat burada sadece olayların akışından ötürü bir samimiyetsizliğin olduğu ortada, dolayısıyla bu da bizlere açıklamalara pek itibar edilmemesi gerektiğini gösteriyor. Bu saatten sonra kimse de Nikos Hristodulidis’in haftalar önce yaptığı, müzakerelere kayıtsız şartsız hazır olduğu yönündeki açıklamalarına prim vermeyecektir. Çünkü bu durum kelamlar ve kalıplar değişse de zihniyetin değişmediğini gösteriyor. Hoş elli yıl sonra ve Avrupa itibariyle siyasetin lehine işlediğini söyleyebileceğimiz Rumlar’dan farklı bir tavır beklemek de en hafif tabirle iyi niyetlilik olurdu. Çünkü timsahın gözyaşı asla merhametten ve adaletten değildir. 

Diplomasi ve alternatif çözümler

Ancak, her kriz yeni fırsatlar da yaratır. TUI’nin gerekçesi ne olursa olsun, personelini sadece göstermelik bir şekilde uyardığını açıklaması sonrasında Türkiye devreye girerek TUI ile görüşebilir ve yaşanan son olaylardan duyduğu rahatsızlığı dile getirebilir. TUI Yönetim Kurulu Başkanı Stefan Baumert’in, haziran ayında verdigi bir demeçte Türkiye’nin kendileri için giderek daha önemli bir pazar hâline geldiğini belirtmesi, TUI’nin bu pazarı kaybetmek istemeyeceğini ve siyasi hamlelerle faaliyetlerini riske atmayacağını göstermektedir. Ankara bu durumu fırsat bilerek TUI’den, Türkiye üzerinden Kuzey Kıbrıs’a yönelik tur paketleri sunmasını ve KKTC’ye yönelik tur paketlerinin genişletilmesini, e-postadaki yanlış ifadenin bir tazminatı olarak talep edebilir. Bu iki ülke nezdinde de sinerjiler yaratabilir. 

Bununla birlikte, eğer TUI siyasi nedenlerle Kuzey Kıbrıs’tan tamamen vazgeçecek olursa, yerel şirketler devreye girerek, belki de paravan şirketler aracılığıyla Güney’den Kuzey’e turistik turlar düzenleyebilir. Bu şekilde elde edilecek kazanç, sıcak para olarak ülke ekonomisine katkı sağlayabilir. Böylece KKTC ve Kıbrıslı Türkler, beklenmedik bir şekilde krizin kazananı olabilir. Yeter ki ülke olarak birlik içinde hareket edip, proaktif stratejiler geliştirelim; çünkü sanılanın aksine tanınmamış olsak da, gerek hukuken gerekse Türkiye’nin desteğiyle elimiz güçlüdür.

*****

İki şey kişiyi gözden düşürür: Çok konuşmak ve kendini büyük görmek. 

Hadis-i Şerif

Kıbrıs Postası

Picture of Kaan
Kaan

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *

In Category

Lifestyle

Risus commodo viverra maecenas accumsan lacus vel facilisis.

Scroll to Top