Casusluk Savaşlarının Göbeğinde Yeni Bir Strateji Zorunluluğu

Dünyanın jeopolitik dengeleri yeniden şekillenirken, bu değişimden en çok etkilenen bölgelerden biri de Akdeniz kuşağındaki müstesna topraklarımız, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir. Şu gerçeği artık göz ardı edemeyiz: KKTC yalnızca siyasi olarak değil, aynı zamanda istihbarat ve siber savaş ekseninde de modern dünyanın en kritik noktalarından biri haline gelmiştir. Son birkaç yılda ardı ardına basına yansıyan suikast planları, casusluk ağları ve istihbarat çekişmeleri bu gerçeği doğrulamaktadır. Buradan yola çıkarak devlet katında yeni ve etkili bir stratejinin belirlenmesinin ertelenemez bir zorunluluk olduğu anlaşılmaktadır.

İstihbarat Haritalarının Göbeği

Tarih boyunca Doğu ile Batı arasında bir köprü olan Kıbrıs bugün yalnızca stratejik üsleriyle değil, görünmeyen istihbarat hatlarının kesişim noktası olmasıyla da öne çıkıyor. Ada; dinleme, yönlendirme, manipülasyon ve örtülü yapı inşası faaliyetleriyle adeta modern casusluk haritasının merkezine yerleşmiş durumda. ABD, İngiltere, İsrail, İran, Rusya ve Yunanistan başta olmak üzere birçok ülkenin istihbarat servisleri Ada’da aktif roller üstlenmektedir. Detaylarına birlikte bakalım. 

NSA, CIA ve GCHQ (ABD ve İngiltere): Bunlar tarafından yürütülen sinyal ve elektronik istihbarat faaliyetleri, İngiltere’nin Akrotiri ve Dhekelia’daki egemen üs bölgelerinde yoğunlaşmaktadır. Bu üsler, 7/24 çalışan dinleme ve gözetleme merkezleri olarak hizmet vermektedir.

2013 yılında Edward Snowden tarafından sızdırılan belgeler, bu merkezlerin sadece Kıbrıs’la değil, tüm Orta Doğu’daki operasyonel planlamalarla doğrudan bağlantılı olduğunu ortaya koymuştur. Belgelerde, söz konusu üslerin yalnızca NSA tarafından değil, aynı zamanda CIA destekli insan istihbaratı (HUMINT) faaliyetleri için de kullanıldığı açıkça belirtilmiştir. CIA’nın, Güney Kıbrıs vatandaşlığına sahip kişiler aracılığıyla kurduğu HUMINT ağı sayesinde Türkiye’nin askeri hareketliliği ile bölgede görevli yabancı diplomatların faaliyetleri yakından izlenmektedir. Ayrıca medya ve sivil toplum kuruluşları kılıfıyla, çeşitli etkili yapıların oluşturulduğu da belirtilmektedir.

2017 yılında Wikileaks tarafından yayımlanan Vault 7 belgelerinde, CIA’nın bölgede “Weeping Angel” ve “Marble Framework” gibi yazılımları test ederek Kıbrıs üzerinden geçen internet trafiğini manipüle ettiği ileri sürülmüştür. Aynı belgelerde, Lefkoşa’daki bazı finansal aracı kurumlar üzerinden yürütülen örtülü para transferleri ve fon yönlendirme operasyonlarına da yer verilmiştir.

Declassified UK’in 2025 tarihli araştırmasına göre Akrotiri Üssü’nden her gün toplanan terabaytlarca veri doğrudan İsrail’e aktarılmakta ve bu istihbarat Gazze ile İran’a yönelik askeri stratejilere entegre edilmektedir. Snowden belgeleri ayrıca, Akrotiri üzerinden Körfez ülkelerine yönlendirilen sinyal istihbaratının %37’sinin, KKTC hava sahasını kullanan sivil uçuşlar ve deniz haberleşmeleriyle bağlantılı olduğunu göstermektedir.

MOSSAD (İsrail): KKTC’deki varlığını çoğu zaman özel güvenlik firmaları ve gayrimenkul yatırımcıları kisvesiyle yürütmektedir. 2021–2024 arasında sadece Esentepe-Girne-Tatlısu-Dipkarpaz hattında MOSSAD bağlantılı yüzlerce parselin satın alındığı ve bu bölgelerin stratejik görüş alanları sunduğu belirtilmektedir. Bu yatırımların çoğu İsrail vatandaşı ve İsrail merkezli tüzel kişilerce yapılmış, buna paralel olarak KKTC Şirketler Mukayyetliği kayıtlarında son beş yılda ciddi bir artış yaşanmıştır.

Quds Gücü (İran): 2023 yılında MOSSAD’ın İran’da yakaladığı bir suikast hücresi üzerinden elde edilen bilgiler, İran Devrim Muhafızları’nın KKTC topraklarını Avrupa’daki İsrailli hedeflere yönelik saldırı hazırlıkları için kullandığını ortaya koymuştur. Operasyonun planlama süreci KKTC merkezli yürütülmüş olduğu iddia edilip yerel güvenlik makamları bilgilendirilmeden, İsrail istihbaratı tarafından takip edilmiştir. Bu gelişmeler, KKTC’nin İran-İsrail istihbarat çatışmasında giderek bir “lojistik sıçrama tahtası” konumuna evrildiğini göstermektedir.

EYP & KİP (Yunanistan-Güney Kıbrıs): Yunanistan’ın EYP teşkilatı, son beş yılda en çok sivil toplum ve medya alanına yatırım yapan servislerden biridir. Avrupa Birliği çatısı altındaki “iki toplumlu diyalog” fonlarıyla finanse edilen burs programları, medya forumları ve gençlik girişimlerinin önemli bir kısmı KKTC’deki nüfuz alanlarını genişletme amacı taşımaktadır.  

Bu bağlamda Güney Kıbrıs’ın İstihbarat Teşkilatı KİP’in faaliyetleri de dikkat çekicidir. KİP’in KKTC’deki kamu kurumları, üniversiteler, kültür merkezleri ve medya organlarına yönelik sızma faaliyetleri uzun vadeli bir planlamaya dayanmaktadır. Özellikle “iki toplumlu kültürel etkinlikler” ve “AB destekli barış projeleri” kılıfı altında hareket eden KİP bağlantılı görevlilerin, genç bireylerle temas kurarak istihbarat temelli ilişkiler geliştirdiği istihbarat raporlarına yansıyan bir gerçektir. Bazı burs programlarının ardından, özel sohbet gruplarında bursiyer öğrencilerden KKTC’nin kurumları ve siyasi yapısı hakkında bilgi talep edilmesi ve bu bilgilerin sistematik biçimde analiz edilmesi, bu operasyonların yalnızca sosyo-kültürel değil, stratejik amaçlar güttüğünü ortaya koymaktadır.

Güney Kıbrıs kaynaklı bazı medya kuruluşlarının KKTC içindeki haber akışını manipüle etmeye çalıştığı da tespit edilmiştir. Bu yayınlar üzerinden toplumsal hassasiyetleri kaşıma, etnik ve politik gerilimleri yükseltme, kamuoyunu yönlendirme ve karar alıcılar üzerinde psikolojik baskı kurma gibi taktiklerin uygulandığı örneklerle sabittir.

FSB (Rusya): Rusya’nın KKTC’de doğrudan istihbarat faaliyeti yürüttüğüne dair kamuya açık, somut ve doğrulanmış belgeler hâlâ sınırlıdır. Ancak 2023 ve 2024 yıllarına ait açık kaynak analizlerinde Rusya’nın, Güney Kıbrıs’ı ve ambargolar nedeniyle giderek de KKTC’yi Avrupa Birliği içinde bir istihbarat ve finansal üs olarak konumlandırdığına dair güçlü bulgular mevcuttur. Jamestown Foundation’ın 2024 tarihli analizine göre, Rusya’nın Lefkoşa’daki büyükelçiliğinde görevli personel sayısı 300’ü aşmış ve bunların büyük kısmının diplomatik olmayan görevlerde, özellikle istihbaratla bağlantılı faaliyetlerde bulunduğu öne sürülmüştür. Bu çerçevede büyükelçilik personelindeki artış, iletişim altyapısının modernizasyonu ve “altın pasaport” programlarının geçmişte yoğun biçimde kullanılması Rusya’nın Kıbrıs’ta derinlemesine bir stratejik zemin oluşturduğuna işaret etmektedir. Bu noktada 2023 yılı sonunda Rusya Devlet Başkanı Putin tarafından Kıbrıs Büyükelçiliği’ne, eski Kuzey Osetya lideri ve eski FSB ajanı Murat Zyazikov’un atanması dikkat çekmiştir. Zyazikov’un diplomatik kimliğinin ötesinde, istihbarat bağlantıları olan bir figür olarak Güney Kıbrıs’ta konuşlandırılması Rusya’nın bölgedeki istihbârî planlamalarını yeniden yapılandırdığına dair yorumlara yol açmıştır. Öte yandan, 2023 yılında Rusya KKTC’de konsolosluk hizmetleri sunmaya başlamış ve bu hizmetin 17 binden fazla Rus vatandaşına ulaştığı açıklanmıştır. KKTC’nin NATO üyesi olmayan ve henüz yalnızca Türkiye tarafından tanınan bir devlet olması, Moskova açısından NATO çevreleme stratejisine karşı dolaylı faaliyetler için uygun bir zemin sunabilir.

Bu tüm unsurlar KKTC’yi yalnızca Akdeniz’in değil, Avrasya ve Transatlantik güvenlik mimarisinin de merkezlerinden biri haline getirmiştir.

KKTC Devleti Bu Savaşın Neresinde?

Peki, bunca istihbarat gücü birbirine kılıç sallayıp sınır aşarken, casus ağları kurarken ve en önemlisi, yabancı misyonerler içerideki iş birlikçileriyle birlikte ülkenin tanınma vizyonuna, kalkınmasına ve haksız izolasyonların sona erdirilmesine karşı politikalar ve hamleler geliştirirken, KKTC kendi millî istihbarat altyapısını kurabilmiş midir?

Bugün için bu sorunun yanıtı ne yazık ki “hayır”dır. Geçmişte kimi kanaat önderi ve bazı akademik çevreler bu yönde talepler dile getirmiş olsa da KKTC’nin ülkeyi içten içe çürütmeye çalışan yapılarla etkin biçimde mücadele edecek, kurumsal bir istihbarat teşkilatı hâlâ mevcut değildir.

Bu yapısal eksiklik bazı yerel medya organları ile STK’ların dış etkilere, devlet kurumlarının bilgi sızıntılarına açık hale gelmesine, üniversitelerin ise istihbârî sızma girişimlerine karşı kırılgan bir yapı arz etmesine yol açmaktadır. Nitekim zaman zaman medyaya yansıyan şaşkınlık verici olaylar da bu zafiyetleri açıkça ortaya koymaktadır.

Ancak bu tabloyu değiştirmek artık küresel, bölgesel ve ulusal gelişmeler ışığında bir tercih değil, doğrudan bir millî güvenlik gerekliliğidir. Kalıcı ve etkin bir istihbarat sisteminin inşası, KKTC için yalnızca dış tehditlere karşı bir savunma mekanizması değil, aynı zamanda iç direnci güçlendirecek ve uluslararası tanınma sürecini destekleyecek stratejik bir zorunluluktur. Bu sistem, devletin bekası açısından hayati öneme sahiptir.

MİT, KKTC’de Bölgesel Merkez Kurmalı

Türkiye’nin Millî İstihbarat Teşkilatı, küresel ölçekte yürüttüğü etkin operasyonlarla son yıllarda güvenlik alanında örnek teşkil eden bir yapı haline gelmiştir. Bu birikimin KKTC’de kalıcı bir kurumsal yapıyla konuşlandırılması yalnızca istihbârî koordinasyonu güçlendirmekle kalmayacak; KKTC’yi pasif bir güvenlik tüketicisinden aktif bir güvenlik üreticisine dönüştürecek, aynı zamanda egemenliğini pekiştirerek iki devletli çözüm vizyonunu sahada somutlaştıracaktır.

Böyle bir merkez:

• KKTC içindeki yabancı istihbarat faaliyetlerini tespit ve teşhis edecek,

• Yerel kurumların savunma kapasitesini destekleyecek,

• Siber, diplomatik ve psikolojik operasyonlara karşı stratejik yanıt üretecek kabiliyette olmalıdır.

Görülmeyeni Görmek

Görünmeyen cephelerde yürütülen bu istihbarat savaşı, yalnızca soyut analizlerle değil; yıllar içinde kamuoyuna yansıyan belgeler, sızıntılar ve açık kaynak istihbarat (OSINT) bulgularıyla da somut biçimde desteklenmektedir. Özellikle 2010 sonrası döneme ait ifşalar, KKTC çevresindeki istihbârî faaliyetlerin yalnızca görünen kısmını açığa çıkarmış olsa da bu belgeler sahadaki rekabetin boyutlarını anlamak için eşsiz bir arşiv sunmaktadır.

AB Komisyonu sızıntılarından Vault 7’ye, Declassified UK’in analizlerinden medya raporlarına kadar çok sayıda kaynak Ada’nın istihbarat savaşlarında nasıl kilit bir rol oynadığını gözler önüne sermektedir. Birçoğu kamuya açık olan bu belgeler dikkatle incelendiğinde KKTC’nin jeopolitik kaderini etkileyen örtülü mücadeleleri deşifre etmek adına eşsiz bilgiler barındırmaktadır.

Sonuç olarak, içinde bulunduğumuz dönemde yalnızca siyaset ya da diplomasi araçlarıyla bu çok katmanlı ve karmaşık dengeleri yönetmek artık mümkün değildir. Bu nedenle modern, sürdürülebilir ve etkin bir istihbarat mimarisi, KKTC için bir tercih ya da lüks değil; doğrudan hayati bir zorunluluktur.

*****

“Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnızca ufku görmesi kâfi değildir, muhakkak ufkun ötesini de görmesi lazım.”

– Mustafa Kemal Atatürk

Kıbrıs Postası

Picture of kcadasoy
kcadasoy

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

In Category

Lifestyle

Risus commodo viverra maecenas accumsan lacus vel facilisis.

Scroll to Top