Değerli okurlar, sizin de takip ettiğiniz üzere geçenlerde bir Rus havayolu şirketi yeni Ercan Havalimanı’na (direkt) seferler düzenleyebilmek için Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı’na bir talepte bulundu. Yaklaşık bir ay önce bu konunun Türkiye ve Rusya Cumhurbaşkanlarının gündeminde olduğu bilgisi Türkiye’deki çeşitli haber siteleri tarafından duyurulmuştu. Bu haberlerle ilgili ise bugüne kadar Ankara’dan herhangi bir yalanlama gelmemiş, aksine bu bilgiler kulislerde ve cumhurbaşkanlığı katında üstü kapalı olarak doğrulanmıştı. Üstelik geçtiğimiz hafta Rusya’nın Lefkoşa’nın kuzeyinde bir temsilcilik açabileceği bilgisi Rus ve Türk gazeteleri tarafından öne sürülmüştü. Hal böyle olunca yaşanan gelişmeleri bu hafta sıcağı sıcağına köşemizde değerlendirelim istedik.
Sevgili okurlar, gelin önce yeni Ercan Havalimanı’nın ülkemize nasıl bir katkı sağlayacağına göz atalım:
- Havalimanının açılmasıyla birlikte artık KKTC’ye büyük gövdeli uçaklar kolaylıkla inebilecektir. Bu da tüm sefer sayılarında yolcu kapasitesinin artacağı ve böylece uçak biletlerinin ucuzlayacağı anlamına gelmektedir. Böylelikle özellikle Türkiye’den gelen turist sayısında bir artış yaşanacağı beklenmektedir.
- Bu, yurtdışından (direkt) uçuşlar başlaması halinde cazip bilet fiyatları sebebiyle yabancı turistlerin tatil için KKTC’yi tercih edeceği anlamına da gelmektedir. Zira konaklama ve yeme içme ülkemizde birçok Akdeniz ülkesine kıyasla (TL’nin değer kaybetmesinden ötürü) epeyce ucuzdur. Yabancı turistlerin ülkemize gelmesi, ülkenin bugüne kadar devletimiz tarafından verimli olarak yürütülemeyen tanıtımının da bedavaya yapılması demektir. Adaya ilk defa gelen Avrupalı tanıdıklarımın ülkemizi her fırsatta öve öve bitiremediği gerçeğinden yola çıkarak böyle bir tanıtımın çok güçlü bir getirisi olacağına inanıyorum.
- Son olarak da turizmin canlanmasıyla birlikte ülkeye sıcak para akışı sağlanacak, ekonomik sorunlar yüzünden akla karayı seçen esnaf ile turizmcilerimizin yüzü de sonunda gülecektir.
Peki, Rusya basta olmak üzere yurtdışından gerçekten (direkt) uçak seferleri düzenlenmeye başlanır mı? Başlansa bile bu seferlere izin veren devletlerin KKTC’yi tanıdıkları anlamını çıkarmak doğru olur mu?
Şunu en başta belirtelim ki bir ülkenin KKTC’ye (direkt) seferler düzenlenmesine izin vermesi tamamen siyasi bir karardır, tıpkı bir ülkeyi tanıyıp tanımayacağı gibi. Bu nedenle böyle bir kararın alınması Türkiye ve KKTC’nin ne derece güçlü bir diplomasi yürüttüğüyle doğru orantılıdır.
Son yıllarda Türkiye’nin giderek artan askeri, jeo-ekonomik, diplomatik hamleleri ve zaferleri, aynı zamanda Batı ile Doğu arasındaki uyumlu denge politikaları sayesinde Kafkaslardan Balkanlara, Kuzey Afrika’dan Avrasya’ya kadar her türlü sorun peyderpey çözülmeye başlamıştır. Türkiye’nin son olarak Ukrayna ve Rusya savaşındaki başarılı arabuluculuk rolü Ankara’yı bölgesel ve küresel çapta bir aktör haline getirmiştir veya bölgesel çapta bunu ispatlamıştır. Hal böyle olunca Türkiye ağırlığı olan bir ülke konuma yükselmiştir. O nedenle de kim ne derse desin, çeşitli ülkeler artık Türkiye hükümetiyle iş birliği halinde olmak ve ikili ilişkilerini geliştirmek için üstün gayret göstermeye başlamıştır. Bu çabaların bölge jeopolitiğimiz açısından oldukça önemli olduğunu ve böylece siyasi konjonktürün ilanihaye lehimize işlemeye başladığını bu bağlamda herhalde ifade etmemize gerek yoktur.
Yine bu sebeple Türkiye ve KKTC’nin bundan sonra alacağı tavırlar ve atacağı adımlar kritiktir. Nitekim geçen ay Türkiye Cumhurbaşkanı’nın BM Genel Kurulu kürsüsünden dünyaya çağrıda bulunarak KKTC’nin tanınmasının vaktinin geldiğini ifade etmesi bu doğru adımların ilkiydi. Aynı zamanda KKTC’nin gelecek ay Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci ülke olarak dâhil edilmesinin yine bu stratejinin bir parçası olduğunu idrak etmemiz gerekiyor. Gözlemci üyelik statüsü diğer üye ülkelerin onayıyla başlayacağı için bu Türk devletlerinin KKTC’yi nispeten tanıyacağı anlamına gelmektedir. Resmi olarak tanınmanın ise kademeli olarak gerçekleştirileceği de olasıdır. Çünkü bu tür diplomatik adımlar genellikle zaman almaktadır, özellikle de KKTC’yi tanımak isteyen ülkeler henüz istediği siyasi gücü kendinde bulamıyorsa.
Benzer bir durum Ukrayna savaşı ve nihayetinde maruz kaldığı yaptırımlardan etkilenen Rusya için de geçerlidir. Rusya son dönemde doğuya ve güneye olan ilgisini daha da artırmış vaziyettedir. Nitekim Türkiye’yle görüş ayrılıklarına rağmen Rusya tam da bu yüzden son dönemde Ankara’yla birlikte oldukça stratejik hamlelere imza atmaktadır. Bu hamlelerden biri de Rusya’dan KKTC’ye (direkt) uçak seferlerinin başlaması olacaktır. O nedenle bu yöndeki haberlerin doğru olduğu da söylenebilir. Türk Devletleri Teşkilatı’ndaki gözlemci üye statüsü gibi Rusya’dan (direkt) uçak seferlerinin başlatılması, Moskova’nın KKTC’yi resmi olarak tanıdığı anlamını (uluslararası hukuka göre de) taşımamaktadır. Zira uçuşlar özel bir havayolu şirketi tarafından direkt veya Antalya üzerinden gerçekleştirilecektir. Ancak böyle bir adımın iki ülkeyi birbirine yaklaştıracağı kesindir. Ayrıca Lefkoşa’nın kuzeyine bir Rus temsilciliğinin açılması da yine aynı anlamı taşımaktadır. Zira devletler böyle adımları genellikle üçüncü ülkelerle ya iş birliğini geliştirmek ya da oradaki yurttaşlarına vatandaşlık hizmeti verebilmek için atarlar. Bunun için o ülkeyi tanıması şart değildir ve temsilciliği açmakla birlikte o ülkeyi tanıdığı anlamı da çıkmamaktadır. KKTC’de (özellikle de son dönemlerde) artan Rus nüfusunu göz önünde bulundurduğumuzda böyle bir ihtiyacın doğduğunu anlamak mümkündür ve o nedenle bir Rus temsilciliğinin açılması oldukça gerçekçi bir durumdur.
Fakat önemli olan şudur ki temsilcilik açıldığında KKTC’de yaşayan Ruslar ve temsilcileri iki ülke arasında bir köprü oluşturacak, zamanla ülkelerimiz arasındaki duygusal ve diplomatik bağları geliştireceklerdir. Böylece temsilciğin açılmasının diğer sebebi yani iki ülke arasındaki iş birliğinin geliştirilmesi konusu gündeme gelecektir. Bizler de bu fırsatı doğru kullanır ve Kıbrıs meselesini Rus temsilcilerine (ve vatandaşlarına) iyi anlatabilirsek Rusya’nın KKTC’yi tanıması için (ki biliyorsunuz Rusya devlet başkanın danışmanları önceden de karşılıklı tavizler verildiğinde böyle bir adımı atabileceklerini ifade etmişlerdi) farklı bir altyapıyı ve iklimi yakalamış oluruz. Tabii bu çalışmalar resmi bir tanınma için elbette yeterli olmayacaktır. Fakat sürece büyük bir çarpanla pozitif katkı sağlayacaktır. Çünkü unutulmamalıdır ki kale içeriden fethedilir ve bu kale günümüz dünyasında duygulardır. Burada bunun yanında asıl önemli olan ise son gelişmelerle masada ve sahada eli kuvvetlenen anavatanımızın izleyeceği yoldur. Zira tanınmanın yolu Türkiye’nin stratejik kartlarını doğru oynamasından geçmektedir. Bu Rusya yanında Pakistan, Katar, Ukrayna ve birçok başka ülke için de geçerlidir. Aksini iddia edenlerin bugüne kadar Ankara’nın desteği olmadan hangi devlet yetkililerinin son dönemde olduğu gibi (Türk Cumhuriyetleri başta olmak üzere) KKTC Cumhurbaşkanı’na teveccüh gösterdiğini, (özellikle uluslararası toplantılar marjında) Kıbrıs Türklerine desteğini ifade ettiğini veya en azından Kıbrıs sorununa ilgi duyduğunu samimi olarak açıklamalıdır. Açıklayamıyorsa bu gelişmelerden rahatsızlık duyulmayacağını da herhalde anlamıştır diye düşünüyorum.
Şunu iyi bilmeliyiz ki KKTC’nin yabancı ülkeler tarafından tanınması için ne askeri ne de (her ne kadar çok deneyimli ve başarılı temsilcilerimiz olsa da) devlet katında diplomatik gücü vardır. O nedenle, bu söyleyeceklerimiz birilerinin hoşuna gitmese de gerçek şudur ki, ülkemizde Türkiye’ye muhalefet olan herkes kendi oturduğu dalı kesmeye çalışmaktadır.
O yüzden gelin Türkiye’ye karşı geçmişteki yanlış tavırlarımızdan dersler çıkararak bu olumlu iklimi kullanalım, KKTC’nin ve genç nesillerimizin geleceği için el ele vererek ülkemizi farklı bir konuma yükseltelim.
Bir sonraki yazımızda KKTC’nin kalkınmasına katkı sağlayabilecek çok önemli bir konuya değineceğiz, mutlaka bekleriz!
******
Bundan sonra her yazımızı bir söz ile bitirme kararı aldık. Bu hafta seçtiğimiz ise bir Uygur atasözüdür:
Yiğit sözünden dönmez, kaplan izinden.