Değerli okurlar bugünkü yazımda sizlere biraz ülkemiz sporundan bahsetmek istiyorum. Biliyorsunuz KKTC’nin başarılı birçok sporcusu olmasına rağmen ambargo ve sınırlı kotalar sebebiyle yurt dışında her zaman istediğimiz başarıları elde edemiyoruz. Zaman zaman başarılar elde etsek bile ne acıdır ki bunu kendi bayrağımız altında yapamıyoruz. Birçok makalemde ambargoların kalkması için hangi girişimlerde bulanabileceğimizi ifade ettim, bundan sonra da anlatmaya devam edeceğim. Fakat şu da bir gerçek ki ambargolar bu yoldaki tek engelimiz değil. O yönde girişimleri sürdürürken spordaki altyapımızı da güçlendirmemiz gerekmektedir. Zira KKTC teknik ve yasal sorunların yanında tabandaki eğitim eksiklikleri sebebiyle de sporda potansiyelinin çok gerisinde kalmaktadır. Bu makalemde en büyük önceliğimiz olan spordaki taban eğitime değinecek, diğer sorunları ise ileri bir tarihte farklı birer yazıda değerlendireceğim.
Sevgili okurlar, sporda çok başarılı olan ülkelere baktığımızda bireylerin çocuk yaşlarda spora başladığını ve düzenli olarak devam ettiğini görürüz. Nitekim spor kulüplerinin ve devlet okullarının sağladığı teşvikler de bu başarıların en büyük itici gücüdür. Söz konusu ülkelerde istekli ve yetenekli gençler özel spor kolejleri veya liselerine girme şansına sahiptirler. Bu eğitim kurumlarında öğrenciler bilinçli, ahlaklı ve elit sporcular olarak yetiştirilmekte, yetenekli oldukları branşlarda uzmanlaşarak ülkelerini uluslararası spor müsabakalarında temsil edecek duruma getirilmektedir. Bu okullar hazırlık niteliği taşıdıkları için mezunları isteklerine göre üniversitelerde herhangi bir sınava tâbi tutulmadan spor bilimleri okuyabilmektedir. Bu eğitimle birlikte öğrencilerin kendi alanları dışında iyi birer spor yöneticisi, yorumcusu veya spor ürünleri tedarikçisi gibi meslekler edinmeleri de sağlanmaktadır. Böylelikle ülkeler spor alanında güçlü bir ekosisteme kavuşmaktadır.
Sporda başarılı ve nitelikli insanlar yetiştirmek istiyorsak buna tabandan başlamak zorundayız. Dünyanın birçok yerinde uygulanan bu tarz eğitim modellerinin başarılı olduğu kanıtlanmışken, bizler bir spor lisesini kurmak için daha neyi bekliyoruz? Üstelik bir spor lisesinin hizmete girmesi pek de zor değildir. Bunun için sadece bir okul binası ve spor salonları gerekmektedir. Mekân olarak önerebileceğim yegâne yer de spor tesislerinin de bulunmasının bir avantaj olduğunu düşündüğüm, Lefkoşa sanayi bölgesi girişinde bulunan Atatürk Spor Kompleksi yanındaki devlet arazileridir. Millî Eğitim Bakanlığı orada bir okul binası inşa ederek bu eğitim modelini en kısa zamanda devreye sokabilmelidir. Böylece bakanlık hem ülkemizin gelecekte spor alanında çok daha iddialı olmasının önünü açmış hem de geleceğin profesyonel sporcularını ve spor yöneticilerini yetiştirmiş olacaktır. Gençlerimizin spora daha erken yaşlarda başlaması çok güçlü bir şekilde teşvik edilmelidir. Bu bağlamda unutmayalım ki eğitimde çeşitlilik çağdaş yaşamın bir gereğidir, güçlü eğitim altyapısı da bir ülkenin çağdaş medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmış olduğunun bir göstergesidir. Öyleyse güzel sanatlar lisesiyle elde ettiğimiz başarıların benzerlerini spor lisesi ile de elde edebileceğimize inancım tamdır.
KKTC’de bir spor lisesi kurulması halinde adının da mutlaka Ahmed Sami Topcan Spor Lisesi olması gerektiğine inanıyorum. Böylece hem güçlü spor tarihimize vurgu yapmış hem de kendi dönemine damga vuran Sayın Topcan ve ailesine toplum olarak vefa borcumuzu ödemiş oluruz. Genç kuşaklar bilmeyebilir ama Ahmed Sami Topcan Kıbrıs Türkü’nün dürüst, çalışkan ve adaletli bir evladıydı. Merhumun yaptığı fedakârlıklar ve çalışma azmi bir iki cümleye sığmayacak kadar fazladır. Bu güzel insanın hayatına önerimizin bir gereği olarak kısaca göz atalım. Ahmed Sami Topcan 2005 yılındaki vefatına kadar gerek İngiliz idaresi döneminde gerek ortak “Kıbrıs Cumhuriyeti” döneminde ve gerekse daha sonra kurulan Türk yönetimleri ve son devletimiz olan KKTC de spor alanında büyük izler bırakmış ve ülkemizin bugünkü spor altyapısını oluşturmuştur. Kendisi önce Kıbrıs Futbol Federasyonu asbaşkanlığı yapmış, EOKA Kıbrıs Türklerini hedef almaya başlayınca da 1955 yılında Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu’nu kurmuş ve otuz yıl boyunca bu kuruma başkanlık etmiştir. Görevi süresince UEFA ve FIFA yetkilileriyle sıkı bir temas halinde olmuş ve Kıbrıs Türk futbolunun uluslararası arenada var olabilmesi için olağanüstü bir çaba sarf etmiştir. 1984 yılında diğer spor branşlarının ülkemizde gelişmesini teşvik etmek, tüm branşlarda uluslararası camiada var olmayı sağlamak ve genel spor katılımını arttırmak için Milli Olimpiyat Komitesi’ni kurmuştur. Bunun yanında radyoda kendine has üslubuyla büyük beğeni toplayan spor spikerliği de yapmıştır. Okul yıllarından itibaren kendini çeşitli spor dallarında kanıtlamıştır. Organizatörlüğe yatkınlığı olan Ahmed Sami Topcan spor kulübü başkanlığı ve hakemlik de yapmıştır.
Spordaki tüm fedakârlıklarının ve başarılarının yanı sıra TMT’de sorumlu olarak Kıbrıs Türk toplumunun adadaki varlığı için mücadele etmiş ve daha sonra devletin çeşitli makamlarında her zaman toplumun dertlerini, öneri ve arzularını dinleyerek azimle ülkemizi kalkındırmanın çabası içinde olmuştur. Bu sebeple kişiliğiyle gençlere örnek olacak olan Ahmed Sami Topcan adının bir spor lisesine verilmesi sporda ülkemizi çok daha ileriye taşıyacaktır. Ahmet Sami Topcan adı eğitim kurumlarında güçlü bir şekilde yaşatılmalıdır diye düşünüyorum.
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken ülkemizin spor alanında birçok eksikliğine rağmen sadece son bir haftada Türkiye’de katıldıkları çeşitli müsabakalarda dereceye giren sporcularımız Doğukan Ulaç, Emre Kaplan, Kerem Pekmez, Ersan Çoker, Halil Efe İri, Şirin Bolkan Bilginaylar, Şerifenaz Bener, Nehir Çatankaya, İsmahan Gedik, Elif Sude, Boran Kaçar, Ersen Reynar, Osman Çetintaş ve Umut Aksular’ı elde ettikleri üstün başarılar sebebiyle tebrik ediyorum. Bu tablodan yola çıkarak ülkemizde bir spor lisesi kurulduğunda sporcularımızın hangi derecede bir başarı hikayesi yazacağını tahmin etmek hiç de zor değildir.