Kıymetli okurlar, ABD’nin en etkili senatörlerinden ve senatonun dış ilişkileri komisyonu eski başkanı Bob Menendez geçen hafta uzun süredir kulislerde tartışılan rüşvet skandalının resmiyet kazanmasıyla hem ABD’nin hem de Türkiye ve KKTC’nin gündemine bomba gibi düştü. Ülkelerimizde bu haberin bu kadar etki yaratmasının sebebi bu senatörün yıllardır Türkiye ve KKTC karşıtı politika izlemesi ve bunun yanında ciddi provokasyonlarda bulunmasıdır. Bununla ilgili birkaç örnek verecek olursak: Bu zat geçmişte F-35’lerin Türkiye’ye verilmemesinde en etkili isim olmuştu. Aynı zamanda bu kişi en uzun deniz kıyısına sahip olmasına rağmen Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de hiçbir hakkının olmadığını iddia etmiş ve iki ay önce Ada‘mızı ziyaret ederek,Türk askeri Ada‘dan ayrılana kadar Güney Kıbrıs için mücadelesine devam edeceğini söylemişti. Bunun yanında geçtiğimiz dönemde Bakü’ye büyükelçi olarak atanması planlanan bir ismi sadece Türk bir kadınla evli olduğu için bu makama getirmemişti. Peki bunların hepsi tesadüf mü? Siyasette yaşanan her hadise gibi elbetteki değil.
Açık konuşmak gerekirse kuliste Menendez hakkında oldukça farklı ve ilginç komplo teorileri veya iddialar dolaşıyor. Kimileri bu kişinin farklı cinsel eğilimleri olduğunu ve bununda lobiciler tarafından bilindiğini, bu nedenle de bazı kararlar almak ve görevini kötüye kullanmak zorunda bırakıldığını söylüyor. Buna Türkiye ve KKTC karşıtı tutumu da dahil deniliyor. Kimileri de Menendez’in müstehcen görüntüleri lobicilerin elinde olduğunu ve bununla tehdit edildiğini varsayıyor. Sonuç itibariyle Menendez ile birilerinin uğraştığı kesin. Nitekim bu senatör ilk defa rüşvetle gündeme gelmedi. 2015 yılında da aynı sebeple hakkında dava açılmış ama yetersiz delil (veya bazılarına göre dış müdahalelerle olayların örtbas edilmesi) sonucu dava düşmüştü. İddiaların gerçekliği meçhul ama doğru olan tek bir şey var ki o da bu senatörün Ermeni ve Yunan/Rum lobisi tarafından desteklendiğidir. Eğer sadece desteklemekle kalmayıp tehdit de ediliyorsa bu da bizlerin dış siyasette ve Kıbrıs meselesinde bazı şeyleri daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır diye düşünüyorum.
Menendez’in lobiciler tarafından yönlendirildiği yaptığı görüşmelerden, paradoks siyasi kararlardan ve son olarak da Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi tarafından madalyayla ödüllendirilmesinden anlaşılıyor. En önemlisi de bu kişinin eşinin Ermeni ve Rum asıllı olması ve de Diaspora derneklerinde önemli görevler üstlenmesidir. Öyle ki zaten eşi bir numaralı lobicidir. Hal böyleyken kendisinden Kıbrıs meselesine ve Türkiye’ye karşı farklı bir tavırda bulunmasını beklemek gerçekçi olmazdı. Fakat bu olaylar bize Kıbrıs meselesi de dahil olmak üzere tüm uluslararası meselelerde haklı olmanın değil güçlü olmanın önemli olduğunu gösteriyor. O nedenle de şunu anlamamız gerekir ki Kıbrıs’ta onların sonsuza dek savunduğu federal çözüm Kıbrıslı Türklerin her daim aleyhinedir ve onlardan adalet beklemek ölü birinin dirilmesini beklemek kadar abesle iştigaldir. Dolayısıyla KKTC’nin Türkiyesiz yoluna devam etme lüksü yoktur.
Hadi bunu son yıllarda devlet katında izlenen egemen eşitlik ilkesi sayesinde hepimiz artık az çok anlar olduk. Ama bizi burada asıl üzen şeyin genel merkezlerinde “Türkiye bizim ezeli düşmanımızdır” diyen bir avuç insanın, dünyevi şeyler uğruna kendi vatanlarına ihanet etmeleri ve Menendez’in tutumlarını benimsemeleridir. Şunu bu vesileyle tekrar belirtmekte fayda var ki ABD’de Menendez’i kim destekliyor ve yönlendiriyorsa bizdeki Menendez’leri de yine aynı çevreler besliyor ve koruyor. Ne yazık ki kendi ülkesine düşmanlık eden böyle bir zihniyeti KKTC ve (oradaki kafa denkleri nedeniyle) Türkiye hariç dünyanın hiçbir yerinde göremezsiniz. Değerli okurlarım, içeride böyleleri olduğu sürece, dışarıda eski ve yeni düşmanlara ihtiyacımız yoktur.
Son olarak şunu da belirtmek isterim ki sözü geçen kesim bu aralar kafayı bana hayli takmış durumda. Bunlarda bir özellik var; kendilerine muhalif olan konu ve kişilere hep bir takipçi atarlar. Anlaşılan o ki her yerde tezlerini çürüttüğümüz için sonunda bizden sorumlu bir kişi de atamışlar. Tabii hayırlı olsun. Atanan kişi de onu atayanların bugüne kadar akıl ve bilimle çürütemedikleri tezlerimizi çürütmek için kitap tanıtımından önceki makalemizi algı yönetimiyle diskredite etme yolunu denemeye karar vermiş. Öyle ki makaleye beğeniler yağınca kendisi alelade heyecan yaparak bilgisayardan 40 ayrı (gizli) oturum açmış ve makalemizin altındaki beğenmeme (dislike) tuşuna basarak orada savunulan tezlerin halkta karşılığı olmadığı algısını yaratmaya çalışmış. Allah ıslah etsin…
*****
Duymak istemeyen biri, bir sağırdan bile daha ağır işitir.
Agatha Christie