Kıbrıs adasının ayrıcalığı

Değerli okurlar, bugünkü yazımda paha biçilmez manevi bir zenginliğe sahip olan adamızın değerini ele almak istiyorum.

Kıbrıs adasının jeostratejik, jeoeokonomik, askeri ve tarihi önemi şüphesiz ki tartışılmazdır ve bu da herkes tarafından bilinmektedir. Ancak buna karşın adanın manevi değerini çoğu zaman göz ardı ettiğimizi üzüntüyle takip ediyorum. Oysaki bu toprakların bize atalarımız tarafından emanet edildiğini, aynı zamanda Kıbrıs’ta yaşamanın bir ayrıcalık olduğunu asla unutmamamız gerekir. Çünkü bunu unuttuğumuz anda hem kanımızla sulanmış topraklarımıza Fransız kalırız hem de siyasi istikrasızlıkla ekonomik sıkıntıların arasında ülkemizin kıymetini unutarak devletimiz ve geleceğimizi ilgilendiren konularda yanlış kararlar alıp farklı sonuçlara varırız. Bu cümlelerle neyi kastettiğimi yazılarımı bugüne kadar takip eden siz sevgili okurların bildiğini düşünüyorum.

Dünyayı gezen ve Batı’da birçok yerde yaşamış bir kardeşiniz olarak şunu samimiyetle ifade etmek isterim ki dünyada Kıbrıs kadar güzel ve potansiyeli yüksek başka bir yer yoktur. Bugüne kadar bu potansiyeli kullanmamış olmamız bizim veya daha doğrusu adını pek de icraatla anamayacağımız hükümetlerin ayıbıdır. Ancak bu ayıp gelecekte telafi edilebilir. Önemli olan adanın potansiyelinin, güzelliğinin ve burada yaşamanın ayrıcalığının bir an önce farkına varmak ve bundan sonraki tercihlerimizi buna göre yapmaktır. Bu da kendi alışkanlıklarımızdan çevre duyarlılığımıza, birbirimize davranış şeklimizden seçimde kullanacağımız oya kadar birçok alanı kapsamaktadır. Çünkü unutmayalım ki hayatta büyük değişiklikler hep bireylerde başlar.

Bugüne kadar adanın potansiyelinin nasıl değerlendirilebileceğini hemen hemen her yazımızda dile getirdik ve bundan sonra da dile getirmeye devam edeceğiz. Ancak bundan daha da önemlisi Kıbrıs’ta yaşamanın niçin bir ayrıcalık olduğunu anlamaktır. Bunun iki sebebi vardır. Birinci sebebi adanın doğal güzelliği, havası, mimarisi, farklı milletlerin getirdiği kültürel sentez ve zenginlikleri, gezilecek tarihi yerleri, yapılabilecek çeşitli aktivitelerdir. İkinci sebebi de insanların hoşgörülü, misafirperver, cömert ve yardımsever olmasıdır.

Birinci sebep ile ilgili şunu hemen en başta vurgulamamız gerekiyor ki Kıbrıs dünyanın en çok güneş gören ilk on ülkesi arasında yer almaktadır ve bu konuda birçok Avrupa ülkesini geride bırakmaktadır. Güneş ışığının insan psikolojisine ve bağışıklık sistemine sağladığı olumlu etkileri göz önünde bulundurduğumuzda adanın dünyada yaşanabilir en iyi yerler arasında olduğunu anlamak hiç de zor değildir. Bundan ayrı olarak küçük bir ada devleti olan KKTC’de denizin, dağların, ovaların, ormanların, altın rengindeki uçsuz bucaksız kumsalların, bitki çeşitliliğinin ve UNESCO’ya aday olabilecek beldelerin tek bir yerde olması bizlere nasıl büyük bir hazinenin üstünde oturduğumuzu göstermektedir. Bu kadar çeşitliliğe ve özelliğe aynı anda sahip olan dünyada kaç ülke olduğunu sorguladığımızda tablo daha da vurucu olmaktadır. Buna ek olarak adadaki tarihi ibadethaneler, gezilebilecek ören yerleri ve müstakil şeklinde planlanan yerleşim alanları ülkemizin cazibesini epeyce arttırmaktadır.

Üstelik Kıbrıs eğlence mekânları ve lüks otel kompleksleriyle birçok Batı ülkesinin turizm potansiyelini geride bırakmaktadır. Buna rağmen KKTC’de turist sayısının istenilen seviyede olmaması hem yanlış turizm ve tanıtım politikalarının hem de ambargoların doğurduğu olumsuzlukların bir sonucudur. Turizmde alternatiflerin yani adaya gelen turistlerin gezebilecekleri müze komplekslerinin, kültür ve fuar merkezlerinin aynı zamanda Kıbrıs yemeklerini tadabilecek gastronomi alanlarının olmamasını da bu yetersiz politikaların yansıması olarak değerlendiriyorum.

Belki bu çerçevede altı çizilmesi gereken en önemli mevzu da adanın tüm zenginliklerine ve potansiyeline rağmen altyapıdaki eksiklikler, bürokratik sorunlar, siyasi istikrarsızlık ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle kendi insanımızın bu cennet vatandaki yaşamının olumsuz etkilenmesidir. Fakat şunu da iyi bilmeliyiz ki bizlere miras bırakılan bu toprakların üzerinde yaşam standardımızı yükseltmek yine bizim elimizdedir. Bunun için ihtiyacımız olan her şeye sahibiz. Önemli olan adanın bize sunduğu tabiî imkânların bir an önce farkına varmak ve buna binaen ülkemizi geliştirmektir. Bunun için de sadece milli bir iradeye ihtiyaç vardır. Bu iradeyi yakaladığımızda inanıyorum ki aşılamaz görünen tüm sorunlar peyderpey çözülecektir. Bugün gelişmiş ülkeler bizdeki güzelliklerin belki onda birine bile sahip değilken, kendi vatanlarını nasıl dünyanın en güzide yerleri haline getirdiler sorusu üzerine ne kadar çok kafa yorar, bunu ne kadar iyi idrak edersek; bizler de aynı şuurla hareket ettiğimizde ülkemizi hangi konuma getirebileceğimizi o kadar iyi anlamış oluruz.

Buraya kadar olan kısımda özellikle adanın güzelliklerinden bahsederek Kıbrıs’ta yaşamanın niçin bir ayrıcalık olduğunu vurguladık. Son olarak da ayrıcalığın ikinci sebebine yani Kıbrıs Türk toplumunun insani özelliklerine kısaca bir göz atalım.

Değerli okurlar, İngiltere, Fransa, Almanya veya Portekiz gibi ülkeler de (bazılarının havası hariç) elbette oldukça güzeller ve bu ülkeler oturmuş bir düzene sahipler. Ancak oralara yaşamaya gittiğinizde gerçeğin görünenden çok farklı olduğunu hızlıca anlarsınız. Zira bizdeki samimiyeti, misafirperverliği ve cömertliği oralarda asla bulamazsınız. Mesela Kıbrıs’ta başımız sıkıştığında veya maddi sorunlar yaşadığımızda bizlere arkadaşlarımız, çevremiz hatta tanımadığımız insanlar bile seve seve yardım eder. Bu saydığım ülkelerde bırakın tanımadığınız insanların size ihtiyaç anında yardım etmesini, üstüne üstlük dostunuz sandığınız kişiler bile size hayatı dar ederler. Öyle ki bu ülkelerde maalesef kibir, hazımsızlık, yabancı düşmanlığı (bunun beraberinde getirdiği fırsat eşitsizliği) ve pervasızlık hat safhadadır. Bunun yerine güçlü sosyal devletin yardıma muhtaç birine çare olacağına inanan varsa bu devletlerin sağladıkları yardımların bir insanın geçinmesi için yeterli olmadığını belirtmek isterim. Bu ülkelerde genel itibariyle anne ve babaların bile çocuklarına maddi veya manevi destek olmadığını özellikle genç kardeşlerimin dikkatine sunmak isterim. O nedenle sevgili gençler birileri size başka ülkeleri örnek göstererek sizi kendi toplumunuzdan uzaklaştırmaya çalıştığında lütfen bu bilgiyi de mutlaka hatırlayın.

Ayrıca şunu da toplum olarak mutlaka çok iyi bilmeliyiz ki özellikle gelişmiş devletler kendi vatandaşlarına maddi olarak nefes alacak alan bırakmamaktadır. Bu ülkelerde vergi ve gelirinizden kesintiler o kadar yüksektir ki zaten az olan kazancınızın neredeyse yarısını devlete ödemek zorundasınızdır. Buna rağmen emekli maaşları bir insanın geçimini sağlayamayacak kadar düşüktür. Yine yüksek vergi ve kesintiler nedeniyle birçok insan bu ülkelerde ev sahibi bile olamamaktadır. Buralara kıyasla KKTC’de gençlerimiz bile bugün lüks evlerde yaşayabilmekte veya en azından ev sahibi olabilmektedir. Bu sebeple ülkemizdeki olumsuzluklara rağmen bu toplumun bir neferi olmaktan ve KKTC’de yaşamaktan ötürü ne kadar şanslı olduğumuzu ve Kıbrıs’ta yaşamanın bir ayrıcalık olduğunu bilmemiz gerekir. Tam da bu yüzden KKTC’nin geleceğine şahsen her zaman umutla bakmaktayım.

Bundan sonraki süreçte esas olan elimizdeki devleti muhafaza ederek, muasır medeniyetler seviyesi üzerine çıkabileceğimiz düzeni ve istikrarı ülkemize getirmek, insanlarımızın refahını daha da arttırmaktır.

Kıbrıs Postası

Picture of Kaan
Kaan

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

In Category

Lifestyle

Risus commodo viverra maecenas accumsan lacus vel facilisis.

Scroll to Top